Niyazi Gültekin

Niyazi Gültekin

Deprem Bu Ülkenin Kaderi!

A+A-

Yıllardır İzmir’de yaşanacak olası deprem senaryolarını anlatıp, önlem almamız gerektiğini konuşuyoruz.

Herkes yapılması gerekeni biliyor.  Riskli yapı stoğunun çok fazla olduğunu, bunların yenilenmesi gerektiğini biliyor.

Ama hiçbirimiz önlem almıyoruz.

***

Depreme karşı almamız gereken önlemlere geçmeden önce şunu anlatmalıyım ki;

Deprem bizim coğrafyamızın kaderi ve biz bu kaderden kaçamayız.

Depremle yaşamayı öğrenmemiz gerek. Bugüne kadar olduğu gibi elimizi kolumuzu bağlayarak değil tabi ki, harekete geçerek öğrenmemiz gerek.

Her deprem sonrası birilerini hedef tahtasına koyup birkaç ay sonra her şeyi unutmak yerine, artık kalıcı ve sürekli çözümler üretip bu kısırdöngüden kurtulamayız.

Biz sadece deprem acımız tazeyken hızlı aksiyon alabiliyoruz.

Depremde hasar gören 300-500 binayı hızlı bir şekilde dönüştürebiliyoruz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 3 gün içerisinde 1.300 hasarlı bina tespit etti. 124 ağır hasarlı bina 1 ay içerisinde yıkılacak, 1 yıl içerisinde de yeni binaların inşaatını tamamlayacak.

  • Peki, geriye kalan riskli binlerce bina?
  • Onlarda niye bu kadar hızlı aksiyon alamıyoruz?
  • Bu binaları da hızlıca dönüştürmek için depremde yıkılmasını veya çatlamasını beklemek zorunda mıyız?
  • Neden Uzundere’yi, Örnekköy’ü, Aktepe-Emrez’i, Ballıkuyu’yu, Ege Mahallesi’ni hızlı bir şekilde dönüştüremiyoruz?

***

Kentsel dönüşüm müteahhitlerin Bostanlı’da, Alsancak’ta 100-200 binayı yenilemesiyle olmaz.

Müteahhit ticari mantıkla bakıyor. Gayrimenkul değerinin düşük olduğu bölgelerde yerinde dönüşüm yapmıyor.

Vatandaş riskli olan binasını yenileyip can güvenliğini sağlamak yerine müteahhitten nasıl daha fazla pay alırım derdinde.

Kamu kuruluşları zaten kaplumbağa hızıyla yapıyor bu işi.

***

Tek bir alternatifimiz kalıyor. Kamu-Müteahhit-Vatandaş işbirliğiyle hızlı bir şekilde aksiyon almak.

Devlet dönüştürülecek olan riskli bölge veya binayı belirledikten sonra müteahhit ve vatandaşın uzlaşma sürecinde de aktif rol oynamalı. Dönüşümü vatandaşın veya müteahhitin inisiyatifine bırakmamalı.

 Durumu şöyle basit örnekle anlatmaya çalışayım;

Bayraklı’da yıkılan Doğanlar Apartmanı için belediye 2 yıl önce riskli raporu vermiş. Bina yönetimi toplanıp dönüşüm veya güçlendirme kararı almak istemiş ama karşı çıkanlar olduğu için hiç yol kat edememişler.  

Riskli binaların dönüşümü için ev sahipleriyle tek tek görüşen ancak birkaç kişinin fazla hak talep etmesi veya binayı yenilemek istememesi yüzünden yenilenmeyen çok sayıda bina var.

Devlet bu süreçte müdahil olarak anlaşmak istemeyen daire sahipleri için istimlak kararı çıkarmalı.

Anlaşma sağlayan ev sahiplerine daire, sağlamayan ev sahiplerine de istimlak parası ödensin.

Devlet ilk başta bu sistem için biraz finansman ayırmak zorunda. Daha sonra istimlak karşılığında müteahhitten alacağı gayrimenkulleri satarak kendi kendini finanse edecek bir model geliştirebilir.

Bu tarz bir sistem geliştirilirse en azından Doğanlar Apartmanı gibi başka faciaların yaşanması engellenebilir.

Tabi en önemlisi devlet bu süreci çok hızlı bir şekilde yürütmeli.

Kaybedecek bir günümüz bile yok çünkü…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum