
Sağlıklı Ve Sürdürülebilir Kentler İçin Peyzaj Mimarlığı Bir Ayrıcalık Değil, Zorunluluktur!
Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi Başkanı Salih Yeşilbaş ”Yapı ruhsat süreçlerinde, peyzaj projeleriyle elde edilen çözümler bir lüks değil, yaşam kalitesini artıran, sağlıklı ve sürdürülebilir kentler için temel bir ihtiyaçtır" dedi.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi Başkanı Salih Yeşilbaş, kentin açık ve yeşil alanlarının korunarak geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Ekosistemlerin zarar görmemesi ve biyoçeşitliliğin korunması için mücadele ettiklerini belirten Yeşilbaş, İzmir’in afetlere hazırlıksız olduğuna ve peyzajın lüks değil, bir ihtiyaç olduğuna da dikkat çekiyor. Yeşilbaş ile İzmir’in kent planlaması, korunması gereken hassas ekosistemleri ve Peyzaj Mimarlığının geleceğini konuştuk.
İnciraltı’nda yapılan sit değişikliklerine ve planlarına yönelik itirazınız olmuştu. Buradaki itiraz nedeninden ve bölgedeki son gelişmelerden bahseder misiniz?
İnciraltı, İzmir’in en önemli doğal peyzajlarından biri olması sebebiyle mutlak korunması gereken bir alanken, sit statüsü düşürülerek çokça tahribata yol açacak fiziki müdahalelerin önü açılmaya çalışılıyor. Daha önce de turizm, tarım dışı kullanım, EXPO, Körfez Geçiş Projesi gibi gerekçelerle benzer müdahalelere konu olan İnciraltı’nın, rant odaklı herhangi bir dönüşümü kaldıramayacağını defalarca dile getirdik. Bu bölgeye bilimin ve tekniğin ortaya koyduğu haliyle korumacı bir bakış açısıyla yaklaşılmalı; Çakalburnu Lagünü, tarım alanları, endemik bitki türleri ve hassas ekosistemin zarar görmesi engellenmelidir. Bu bölgeye ilişkin daha önce alınmış söylemlerimize paralel yargı kararlarına rağmen, bilirkişi ve uzman raporlarını hiçe sayarak yapılan sit derecesi değişikliğine yönelik Odamız da hukuk mücadelesi veriyor. Davamıza istinaden Aralık ayında alanda bilirkişi keşif incelemesi yapıldı. Süreci yakından takip ediyoruz, yargı organlarının bilim esaslı karar vereceğini umuyoruz.
Buca Cezaevi alanı da kent gündemini meşgul eden bir konu bununla ilgili sizin bakış açınız nedir?
Bildiğiniz gibi Buca Cezaevi 2022 yılında yıkıldı. Bu kamusal alan için ilgili bakanlık imar planı değişikliğiyle %70 oranında yapılaşmaya yol açacak bir karar aldı. Odamızın içerisinde bulunduğu hukuk mücadelesiyle bu karara yönelik yapılan planlar iptal edildi. Bu süreçte hem bizler hem de kentimizin tüm dinamikleri bu alanın kamusal kullanıma hizmet eden açık yeşil alan olması gerekliliğini dile getirdik. Yıllara sâri plansız gelişimin dezavantajlarını yaşayan kentimizde nitelikli kamusal açık alanlara ne kadar ihtiyaç duyduğumuz ortada. Hal böyle iken yıkılan Buca Cezaevi’nden kalan alanın bu işlevle değerlendirilmesi tüm kamuoyunun talebi. Kamunun malının kamuya hizmet etmesi gerektiğini her platformda vurguluyoruz. Bu alanın da İzmirliye hizmet eden, kent ekosistemine katkı sağlayan, kente değer katan ve hepimizi bekleyen afet koşullarında toplanılabilecek, nitelikli bir kamusal yeşil alana dönüştürülmesi gerekiyor. Bu süreçte de İzmir’i yöneten tüm idarelerin amasız, fakatsız konuya böyle bakmalarını bekliyoruz.
İzmir bir deprem kenti. Olası yıkıcı bir depremde İzmir’in toplanma ve barınma alanları yeterli mi?
Deprem hem ülkemiz hem de kentimiz için kaçınılmaz gerçek. İzmir’in yapı stokunun önemli bir bölümünün de risk teşkil ettiğini biliyoruz. Hal böyle iken olası bir yıkıcı depremin hemen sonrasında acil toplanma alanları ve geçici barınma alanlarına olan ihtiyaç da önemli ölçüde artıyor. Böylesi durumlarda kentsel açık ve yeşil alanların hayati fonksiyonu olduğunu defalarca tecrübe ettik. Planlı kentlerde bu tarz kötü senaryolar göz önünde bulundurularak açık alan planlamaları yapılıyor. Fakat ülkemizin birçok şehrinde olduğu gibi İzmir’de de bu durum tedirgin edici seviyede.
AFAD verilerine göre acil toplanma alanları kısmen yeterli gibi görünse de gerçekler öyle değil. Parsel büyüklüğünü kişi başı kullanım alanına bölerek afaki rakamlar ortaya konulmuş. Zaten birçoğunun niteliksiz olduğu, bu alanlardaki yapısal ögeler, risk teşkil eden etmenler, çevreyle olan ilişkisi gibi konular değerlendirilmemiş. Kent merkezindeki en önemli yeşil alan olan Kültürpark’ı incelediğimizde, AFAD bu alanda afet anında 168.000 kişinin toplanabileceğini belirtiyor. Ancak alanın şu anki haliyle, az önce belirttiğim unsurlar dikkate alındığında güvenli rakam 23.000 kişi. Tabi kapasite haricinde tedbir alınması gereken birçok konu var. Alana erişim, yönlendirme, risk etmenleri, temel ihtiyaçlar, sanitasyon ihtiyaçları gibi. Bu konuda Meslek Odası olarak iyi bir seviyede olduğumuzu düşünüyorum. Acil toplanma ve geçici barınma alanlarıyla alakalı uluslararası kabul gören standart ve kriterleri yakın zamanda derledik. Karşıyaka Belediyesi’yle de bu konuyla alakalı bir çalışma yürüttük. Belirlenen pilot bir acil toplanma alanını değerlendirip eksiklerini tespit edip raporladık. Bununla beraber geçici barınma alanına uygun bir noktayı da örnekleme amacıyla projelendirdik. Şimdi Karşıyaka Belediyesi tüm acil toplanma ve geçici barınma alanı olabilecek alanlarını hazırladığımız rehbere istinaden değerlendirip eksiklerini giderecek.
Peyzaj Mimarlarının genel olarak problemleri nelerdir? Peyzaj Mimarının önemini sektör paydaşları yeterince anlayabildi mi?
Kamuda ve özel sektörde mesleğimizi icra ederken yaşadığımız sorunların çok büyük bir kısmının temel sebebi ülkemizde yürürlükte olan mevzuatlardaki eksiklikler ve yeterli seviyede farkındalık olmaması. Aldığımız akademik ve mesleki eğitimlerle tasarım ve planlama çalışmalarının yanı sıra kent, ülke ve toplum ölçeklerinde katkı sağlayabileceğimiz çok fazla konu varken bizler hala yapı ruhsat süreçlerinde, peyzaj projeleriyle elde edilen çözümlerin bir lüks değil, yaşam kalitesini artıran temel bir ihtiyaç olduğunu anlatmak zorunda kalıyoruz. Oysaki, sağlıklı ve sürdürülebilir kentler için peyzaj mimarlığı bir ayrıcalık değil, zorunluluktur. Peyzaj çözümleri tüm mekanlara katma değer katan çok önemli bir unsurdur ve tüm canlıların sağlıklı ve nitelikli yaşam alanlarına sahip olması en doğal hakkıdır
Doğal ve kültürel tüm unsurlar peyzajın bir parçasıdır
Pandemi ile birlikte yatay mimari ve doğayla iç içe yaşam daha fazla ön plana çıktı. Bunları da göz önünde bulundurarak Peyzaj Mimarlarının katkıları, gelecekteki önemi ve iş hacmi hakkında neler söylersiniz?
Peyzaj Mimarlığı, dünyada 1800’lü yıllardan bu yana varlığını sürdürürken, Türkiye’de 1950’lerden itibaren gelişmeye başladı. İlk zamanlarda estetik kaygılarla sınırlı bir meslek grubu gibi algılansak da, özellikle sanayi devriminden sonra doğaya verdiğimiz zararların geri dönüşleri yaşamlarımıza dokunur hale geldiğinde Peyzaj Mimarları olarak farklı misyonlarımız da olduğunu hissettik. Doğa esaslı çözüm üretme çabamızın altında yatan neden budur. Bir kent parkı tasarlarken, iklim krizinin etkilerini de en aza indirmeye yönelik müdahaleler yapıyoruz. Ya da bir maden ocağının peyzaj onarımını yaparken yer altı sularına nasıl katkı sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Peyzaj Mimarlığı tasarım, planlama, onarım, yönetim gibi birçok disiplini kapsayan geniş çalışma alanlarına sahip bir meslek grubudur ve yalnızca insanlar için değil, tüm canlılar için sağlıklı ve nitelikli mekânlar yaratma sanatı ve mühendisliğidir.
Yaşadığımız çevrede gördüğümüz tüm doğal ve kültürel unsurlar peyzajın bir parçasıdır. Doğru planlanmış ve tasarlanmış bir peyzaj, konforlu ve sürdürülebilir bir yaşam sunarken; karbon salınımının azaltılmasına, su kaynaklarının etkin kullanılmasına, enerjinin etkin kullanılmasına katkı sağlar. Peyzaj, dünyada yaşayan tüm canlıların ortak paydası olması sebebiyle, dönüşen ve değişen dünyada Peyzaj Mimarlığı mesleğine olan ihtiyacın giderek artacağına inanıyorum.
Diğer canlılara ve doğaya da bakılmalı…
İyi bir peyzaj mimarında bulunması gereken özelliklerden bahseder misiniz?
İyi bir Peyzaj Mimari öncelikle çok iyi bir gözlemci olmalı. Yapacağı çalışmalarda doğayı, canlıları, ihtiyaçları, riskleri, tehditleri doğru gözlemlemeli ki gelecek senaryosunu doğru kurgulayabilsin. Yaratıcılık ve analitik düşünme de bu işin önemli bir parçası. İyi bir Peyzaj Mimarı, sadece insan çıkarlarını öncelikleyen çözümlerin dünyamızı bu hale getirdiğini unutmamalı ve ekosistemi oluşturan tüm unsurları bir bütün olarak düşünmeli.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.