İşte İmar Barışıyla İlgili Tüm Merak Edilenler

İşte İmar Barışıyla İlgili Tüm Merak Edilenler

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Akşam Gazetesi'ne verdiği röportajda imar barışı ile ilgili merak edilen tüm sorulara yanıt verdi.İşte İmar barışı ile ilgili merak edilen tüm soruların cevabı

A+A-

Hükümetin, imara aykırı yapıları kayıt altına almak amacıyla çıkardığı imar barışı düzenlemesi yasalaştı. Boğazdaki ön görünümde olan yerler ve tarihi yarımada da bu yasadan muaf tutuldu. Peki, bu yasa neden çıkarıldı? Niçin af değil de barış? Kimler faydalanacak? Parası olmayan vatandaşlar ne yapacak? Deprem için bu yasanın önemi nedir? İmar hakkı transferinde gelişmeler ne yönde olacak? Kanal İstanbul için gelen çevre eleştirilerine nasıl cevap veriliyor.

Akşam Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor sordu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki yanıtladı. İşte o röportaj...

İmar barışı neden getirildi? Ne sağlayacak? Hükümet olarak amacınız nedir? Sadece parasal gelir olarak bakmıyorsunuz sanırım.

“ÇEVRE BAKANI BUNU SÖYLÜYORSA BİR DÜŞÜNMEK LAZIM”

Bu sanki ‘seçim yatırımı, hükümet böyle bir vaatte bulunuyor’ gibi algı oluşturanlar var. Ama biz 1 senedir bunun üzerinde çalışıyoruz. Son aşamaya gelinmişti seçim kararı alınınca sanki partinin seçim vaadi gibi bir algı oldu, bundan dolayı üzgünüm. İstanbul il Müdürlüğü’ne günde 60-70 müracaat oluyordu imar barışı, yapı- kayıt belgesiyle ilgili. Bu çıktı mı, ne zaman, nereye müracaat edeceğiz’ diye soruyorlar. Birçok gazetede internet sitesinde bununla ilgili yorumlar yapılıyordu. Şu anda Türkiye’de yapı stokumuzun ne olduğu hususunda çok net ve doğru bilgiler yok. Çevre ve Şehircilik Bakanı Türkiye’de yapı stoku ile ilgili böyle bir şey söylüyorsa bir düşünmek lazım. En doğru veri olarak TUİK verilerini kabul ediyoruz ki belediyeden gelen verileri yan yana koyduğumuzda bu veriler örtüşmüyor. Bir belediye başkanı elinde ne kadar konut, fabrika alanı var ne kadar yapı stoku var, bunun ne kadarı imara aykırılık teşkil ediyor konusunda net bilgiler veremiyorsa düşünmek lazım.

Peki, bu kayıtsızlık ne zamandan beri var? Suçlu aramayalım ama neden yapılamadı?

“MİLYONLARCA İNSAN SORUN İÇİNDE, ÇÖZMEYELİM Mİ?”

50-60-70’li yıllardan itibaren müthiş şekilde köylerden kentlere iş bulabilme ümidiyle insanlar göç etmiş. Onlar karşısında yerel yönetimler ve merkezi idare aciz kalmış, tedbir almamış. Onlara kızamayız, hazırlık yapmayan merkezi yönetime ve yerel idarelere kızıyorum. Bu gelen insanların hepsi kayıt dışı gibi olduğu için konut stokumuzu, iş yeri sayısını bilen bir kişi de yok. TUİK verileri 26 milyon 358 bin bağımsız birim olduğunu söylüyor. Belediye başkanlarını birebir kendim aradım. Bulunduğun ilçenin ne kadarı imarlı iskânlı ne kadar iskâna aykırı net bir veri yok. Ortalama Türkiye’deki yapı stokumuzun yüzde 60’ı imara aykırı. Bütün bunları sizin bir denetim altında tutmanız gerekmiyor mu? Bunları kayıt altına alıp ne olduğunu bilmeniz gerekmiyor mu? Su, elektrik, gaz bağlanmasında, kat mülkiyetine geçişte ya da hane sahibinin bankaya gidip kendi evini teminat göstermek istediğinde gösterememesi gibi bir sorunla karşı karşıya kaldığında milyonlarca insanın sorun havuzu içinde yüzdüğünü görünce siz buna çözüm getirmez misiniz?

 Siyaset kurumu bir takım problemler çıktığında çözme sanatıdır. Bunu yapmıyorsanız niye oturuyorsunuz o zaman? İmar barışı konusunda sebep buydu. Türkiye’de yaşayan vatandaşın yarıdan fazlası devletle itilaflı.

“Kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor”

 Yerel idareler kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor. Benim bayrağımı asmadın diye ceza yazan belediye başkanları var. Ağlıyor insan. İkincisi ekonomik kayıplar söz konusu. Belediyeler emlak vergisi alırken 20 tane daireden alacağına bir tane arsadan alıyor. Gözükmüyor ki kaçak hepsi. Üçüncüsü vatandaş eğer evini veya fabrikasını bankaya gidip ipotek verecekse veremiyor. Gidip dışarıdan karaborsacılardan para almak zorunda kalıyor. Ya bu zararları seyredeceksiniz ya da bu işe tedbir alacaksınız.

Neden ‘af’ değil de bu barış? Ne olsaydı biz buna imar affı derdik?

“BU AF OLSAYDI MÜKTESEP SAĞLAMIŞ OLURDUK”

Af olsaydı kayıt altına almış olduğumuz durumunu legalleştirdiğimiz gibi ona bir müktesep sağlardık. Daha sonra yapmak istediğinde aynısını yapabilirdi. Örnek vatandaş Avcılar’da oturuyor. Altı katlı bir yapı gözüküyor imarda. 7 katlı yapmış. Yıktığında 7 kat hakkını elde etmiş olurdu. Ama bizim kanunda diyoruz ki yıkıp yeniden yapmak istediğinde belediyedeki imar mevzuatı ne diyorsa onu yapmak zorunda. Çok önemli bir fark bu.

Gelen en büyük eleştiri yasalara uyan, işini düzgün yapan, belediyelerin prosedürleriyle uğraşanların yanında kaçak kat çıkan, yasalara uymayanlara ödül olarak değerlendiriliyor.

“Birinci suçlu vatandaş değil, devlet”

Sosyal devlet olmak vatandaşının ihtiyaçlarını yerli yerinde tespit edip çözmekle ilgilidir. Devlet insanların üstünde zulmeden bir aygıt değildir. İnsanlar şehirlere doğru geldiğinde yasaklayacak bir tedbiriniz var mı, yok.  Şehirlerde fabrikalar yapmışsınız insanlar gelip çalışacak bunlar gelmezse o makineler nasıl çalışacak. Bakın birinci suçlu vatandaş değil. Birinci suçlu devlet. Sonra buna göz yuman veyahut tedbir almayan yerel yönetimler. Ben 21 yıl belediye başkanlığı yaptım. İlk günlerde kaçak yapıyla güya mücadele etmeye başladım ama olmadı. Büyükçe bir alanı önce Meclis’ten geçirerek ilan ettim. 250 metrelik parseller çıkardım.  Sonra dedim ki ‘gecekondu yapmayın ben size arsa çıkarıyorum’ diye. Üzerinde tapusu olmayan vatandaşlar müracaat etsinler. Binlerce insana 25 TL peşin 5 lira taksitle 150 TL’ye arsa verdim.  Sonra da yollarını, okullarını,  camilerini yaptırdım. Şimdi pırıl pırıl bir mahalle ortaya çıktı.

“BİZ KİMSEYE BİR ŞEY VERMİYORUZ HAKLARINI İADE EDİYORUZ”

Niye böyle yapılmaz da tam tersine ya yıkarım gibi bir tehditle ya da biraz daha sol anlayışla bunlar gelsinler bizim arka bahçemiz olur eylemlere götürürüz gibi işler peşinde koşarlar. Asıl suçlu onları kullanan, istismar eden bu kafa. Kimse dönüp ‘bu adamlara bir şey veriyorsunuz’ demesin. Bir şey verdiğimiz yok. O insanların hakkını karşılıyoruz. Burada bir şey daha söylemem lazım. Aldığımız ücretler de belki belediyeyi gitse ruhsat için müracaat etse vereceği para.

Bir diğer uyarıysa şu; depreme dayanıksız, hiçbir mühendislik hesabı yapılmadan inşa edilen binaları Barış kapsamına alınması. Bunun deprem riski içerisinde nasıl okumak lazım?

“Kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyoruz”

Elimizdeki yapı stokunu tam anlamış olacağız artık. Ben kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyorum ya da bundan sonra illa burada otur demiyorum. Sadece devletle itilafını çözüyorum ve yapı stokunun kalitesinin ne olduğunu, sayısını öğreniyorum. Adı üstünde yapı kayıt belgesi. Hali hazırda imarlı iskânlı binalarda bile depreme aykırılık varsa bu bina çürük deniyor. Bu yapı kayıt belgesi depremden muafiyet ya da yıkımdan muafiyet anlamına gelmiyor ki. Kanun su, doğalgaz hizmeti alamaz diyor. Peki, hepsi almış.  Kanun diyor ki bunların hepsini belediye yıkmak zorunda diyor yıkanı gördünüz mü hiç. O zaman birbirimizi kandırmanın ne manası var.

Bu kanundan zenginler istifade edecek şeklinde bir algı da var. Lüks semtlerde rant kazançları olur mu? 

 

“Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya zaten ruhsatlı.”

 

Hayır, öyle bir şey de yok. Barış olmasının aftan farklılığı herhangi bir müktesep sağlamaması. Belediyede imar mevzuatı neyse arsa sahibinin ona göre işlem yapacak olması. Ben bunu önerdiğim zaman hiç kimse gidip de üç kat yerine 15 kat yapacak diye bir şey yapamaz.  Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya bunların hiç birisinin ruhsata ihtiyacı yok onlar zaten ruhsatlı. Bundan istifade edecek kesim yüzde 98 oranında dar gelirli ve orta gelirli vatandaş.

Dar gelirli dediniz.  Kaçak konutun sahipleri ederinin yüzde 3’ü oranında bir bedel ödeyerek yasal statüye kavuşacak. Yani fiyat 100 bin liraysa yüzde 3’ü 3 Bin Lira eder. Peki, vatandaşın bu rakamı ödeme durumu yoksa ne yapılacak?

“5 TAKSİT OLABİLİR YA DA PARA BİRİKTİR GEL AL”

Bu konuda yapılacak çalışmaları yönetmeliklerle belirleyeceğiz. Kendi içimizdeki tartışma konusu şu: 5 taksit yapalım şeklinde ya da müracaatından sonra sene sonuna kadar dört beş ay içerisinde bu bedeli ödediğinde kendisine yapı kayıt belgesi verilir diye. Erken yatıran erken alsın dört beş ay boyunca para biriktiren de o zaman alsın.

Bir yıl içinde mi başvurulacak? İmar barışı ne kadar süreyi kapsıyor?

“2018 SONUNA KADAR MÜRACAATLAR ALINACAK”

Önce yasa Meclis’ten çıkmalı, Cumhurbaşkanı onayı resmi gazete yayımlanmalı. Bunlar ay sonunu bulabilir. Biz milyonlarca insanın başvurusunu alabilecek alt yapıyı kurmaya başladık. Bir ay sonra müracaatları almaya başlarız.  2018 sonuna kadar vatandaş müracaatını yapabilecek. İsterse bakanlar kurulu bunu bir sene daha uzatabilir.

Kat irtifakı tapuları olanlar kat mülkiyetine geçmek istediklerinde bireysel başvuru yapacaklar mı apartman sakinlerinin top yekûn kararı mı gerekli?

“Kat mülkiyeti için vatandaşın yüzde 100’ün imzası lazım”

Yüzde 50’yi geçen oranda hisse sahipleri müracaat edebilir diye yasa teklifine bir şey yazdık fakat bunun bir takım sıkıntılar çıkabileceğini tahmin ediyordum. O yüzden önergede bu  cümleyi çektik. Kat mülkiyetine geçmek için vatandaşın yüzde yüzünün imzası lazım. Yani hepsinin nerede oturduğu yüzde kaç hisseye sahip olduğunun ortak müracaatıyla olması lazım. Biz bunu çok iyi niyetle yani ev sahiplerinde birisi bulunamaz imza atamaz ya da pürüz bir adamdır 20 daire içinde.

“KAT MÜLKİYETİ İÇİN BEDEL KONUT BEDELİNİN YÜZDE 6’SI”

 Onun itirazıyla kocaman bir iş durmasın diye belli bir sayı üstünlüğü istedik ama bazı sorulara da cevap veremez hale geldik. Bunu aylardır tartışıyoruz. Bir önergeyle bunu biraz daha yeniledik. Bu arada kat mülkiyetine geçilecekse verdiği bedeli iki misli ödemek zorunda yani yüzde üç yerine yüzde 6 verecek.

Belediyede ev 120 metrekare gözüküyor ama evin kendisi 200 metrekare ve kat irtifaklı. O zaman ne olacak?

“VATANDAŞ VERECEĞİMİZ FORMU DOLDURUP, FOTOĞRAF ÇEKECEK”

13 milyon itilaflı birbirine benzemiyor. Orada gidip mühendislik bürolarına para harcamayın boşuna. Bizim verdiğimiz formu dolduracak. Orada adı soyadı, adresi, pafta, parsel yazıyor. İmara aykırılık nedir diye bölüm var. Sen söyle tamamı kaçak ya da desin ki elli metre daha yanına ilave ettim ya da üstüne bir kat daha çıktım. İmara aykırılık neyse vatandaş bildirsin istiyoruz. Sonra bu formun altına oranın fotoğrafını eklesin ki ispatı olsun.

“YALAN BEYAN BAŞA BELA OLUR”

Yarın yeniden bir itilaf olduğunda resmi mercilere müracaat ettiğinde bu karşısına çıkacak o yüzden doğruyu söylemek zorunda. O yalan beyan başına bela olur. Bir şey demiyoruz ki zaten neyse söyle diyoruz yıktığımız falan yok. Aykırılık neyse olduğu gibi binanın fotoğrafını çekecek. Sonra bize yüzde üçünü yatıracaklar biz de yapı kayıt belgesini vereceğiz.

Kıyıların, ormanlık arazilerin yağmalanması adına da sıkıntı yaşanır mı? Şimdi Ege ve Güney sahilleri risk altında mı? Hazır barış kapıda diyenlerin elinde çimento sahillerde yer aldılarsa burada iş belediyelere mi düşecek?

“BOĞAZLAR, TARİHİ YARIMADA KANUNDAN MUAF TUTULACAK”

Bu konuda iki tane istisna geliyor.  Birisi boğazdaki ilk gözümüze çarpan yalılar vs. boğaz sadece Türkiye’ni değil dünyanın bir incisi. Burada hiçbir şekilde kayıt altına alarak hadi otur demeyelim istedik. Bunun profilini belirledik.

Eğer öyleyse de duyumlara göre davalık yalı sahipleri barışı bekliyorlarmış.

“ÖZEL BİR SANATÇIYA HUSUMETİMİZ YOK AMA…”

Özel bir sanatçıya ya da kocasına husumetimiz yok ama boğazdaki öngörümde kalan hepsi dışında bu işin. İkincisi tarihi yarım ada içinde bakın tarif ettiğim yeri iyi bileceksiniz Sultanahmet’ten başlayıp Topkapı Sarayı, Ayasofya ve onun çizgisinde raylı sistem hattının kuzeyinde kalan taraftaki Süleymaniye’yi de içine alan bölge nereye kadar Unkapanı caddesine kadar bunlar da dışında. Ama Sultanahmet’in alt tarafından başlayarak kadırga Yenikapı’ya doğru yerdeki yüzlerce oteller var. Yani orada evleri otele çevirmesine belediyeler izin vermişler dört yüz civarında orada otel var. Şimdi bunları yıkmanı ne manası var. Buralar istisna kapsamı içinde.

“CHP’li belediyeler kıyılara hakimler, Neden göz yumdular”

Kıyılara gelirsek. Meclis’te CHP ve HDP’li arkadaşların eleştirisi vardı. CHP belediyeler o sahil bandının neredeyse tamamına hâkimler. Şimdiye kadar neden göz yummuşlar, yıksınlar niye yıkmadılar?  Müfettişleri kandıracak şekilde evrak üzerinde oynayarak hem onları legalleştiriyorlar hem de ekonomik bir değer olarak istifade edelim dediğimizde bunlara göz yumuyorsunuz diyorlar.

“isim vermeyeceğim haraç alan belediyeler var”

Bakın belediye ismi vermeyeceğim kötü niyetli belediyeler kaçakları kayıt altına almışlar her aybaşı uğruyorlar zarfını alıp gidiyorlar, böyle bir çirkinliğe göz mü yumacağız? Resmen haraç topluyorlar.  Bu şikâyetler bize geliyor. Şikâyet et diyoruz korkuyorlar.

“GARO PAYLAN’A SORUYORUM 100’E YAKIN BELEDİYENİZ VAR. NE KADARI KAÇAK!”

 Dün Garo Paylan çıkmış bas bas bağırıyor ‘zenginlere bir şey getiriyorsunuz’ diye. Buradan soruyorum Paylan’a. 100’e yakın belediyeleri vardı yüzde kaç iskânlı konutları var. 15-20 senedir oradalar yüzde 95’i kaçak. Alt yapı yok. Çıkıp konuşmaya ne hakları var bunların. Gitsin Silopi’de, Cizre’de sokakta söylesin ‘ben yasaya karşıyım’ desin bakalım ne diyecekler. İstanbul’da sosyetik bir vaziyette yaşayıp ta Güneydoğu’nun hakkı savunulmaz. Bu ikiyüzlülüktür.

Artık rüşvet ya da ahbap çavuş ilişkileri bitecek mi?

“RÜŞVET İSTEYENİN BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRİYORUZ”      

Evet bitecek. Elektronik ortamda müracaatını yapacak, belgesini alacak. Kendini sıkıştıran benim partilim değilsin diye ceza yazan varsa bana müracaat etsin bak ne oluyor? Kendinden rüşvet isteyen varsa söylesin burnundan getiriyoruz fitil fitil. Bütün bu kötülüklerin sona erdiği dönem başlıyor.

İmar barışıyla topladığınız paranın nereye kullanılacağı hususu çok önemli.

“ALAN BAZLI DÖNÜŞÜM YAPAN BELEDİYEYE SIFIR FAİZLİ KREDİ VERECEĞİZ”

40 Milyar civarı bir beklentimiz var. Geçebilir de düşebilir de. Bu parayı kentsel dönüşümde kullanacağız. Deprem riski olan ülkeyiz. Şehirlerimizi yenilememiz lazım. Evlerimizi sağlıklı hale getirirken bunu alan bazlı yapmalıyız. Yollar, yeşillikler vs. Tek başına bir binanın dönüşümüzü tasvip etmiyoruz aslında. Mahalle, alan olarak yapıldığı takdirde yeniden çevre gözden geçiriliyor. Bunu yapan belediyelere sıfır faizli para vermeyi düşünüyoruz.

“Ancak bir taahhüt istiyoruz”

Belediye kendi semtinde bulunan, zemini çürük ya da yapı stoku bozuk olan yerlerde kentsel dönüşüme girdiğinde vatandaş nihayetinde bu işin yapımı için bizden bedel istediğinde sıfır faizli para hazır olacak. Yalnız bir taahhüt istiyoruz. Bu inşaatların yapımızda yüzde yüz yerli malzeme kullanacağını taahhüt edecek. Yüzlerce iş kolu da ayağa kalkacak.

Peki, bundan sonra buna kalkışanlar nasıl olsa af ya da barış gelir diye düşünenler için eş zamanlı yasalar çıkarılacak mı?

“KİM YAPTI KİM YAPTIRDI İÇERİ ATACAKSIN”

Önlemenin en büyük yolu şu. Eskiden bir seneden beş seneye kadar hapis cezası vardı ama erteleniyordu. Daha önce Yargıtay Ceza Genel Kurulunun almış olduğu bir karar var. Bunu bütün belediye ve valiliklere göndereceğiz. O ceza genel kurulu diyor ki bu konuda bir ceza verilmişse hüküm ertelenemez.  Kim yaptı kim yaptırdı içeri atacaksın diyor. Şimdi bunun en büyük teminatı bana göre bu olacak. Hiçbir belediye başkanı göz yummaz. 21 sene belediye başkanlığı yapmış adamım. Kaçak yapıyla mücadele etmiş adamım. Bu belalarla uğraştım evlerimiz kurşunlandı. Mafya tehditleri aldık. Bunu söylemeye hakım var benim. Sen kamu namına kötülerle savaşmayacaksan aday olma. Elbette bunu yapacak dürüst adamlar gelir. Seçimler gelirken her türlü şirinliği yapacaksınız sonra seçildiniz zorluk görünce kaçacaksınız. Biz şu anda savaş veriyoruz.

 İmar hakkı transferi yani yapılaşmaya izin verilmeyecek yerlerde konutu bulunan vatandaşlar imar hakkını başka bir alana transfer edebiliyor. Bu hakta nasıl gelişmeler var?

“İMAR HAKKI TRANSFERİ ÇOK ÖNEMLİ AMA OTURMADI DAHA”

Aslında bir yasa çıktı fakat uygulama alanı çok bulunamadı. Çok doğru bir iş birçok ülkede uygulanıyor fakat Türkiye’deki imar mantığının yeniden kurgulanıp bunların devreye sokulması lazım. Yani bir yerde yoğunluk artırarak vatandaşı memnun etmek bazen işin çözümü olmayabilir. Oranın imarını vatandaş kullanmak istiyorsa eline bir sertifika ile imar hakkını vermemiz lazım. Bunu o mahallede kullanamıyorsa yan mahallede kullanması lazım yan mahallede kullanamıyorsa paraya çevirmesi lazım

Bu bir türlü oturmadı galiba.

“ İMARI İKİ KATINA ÇIKARMAK ANLAYIŞI İSTANBUL’U MAHVEDER.”

Türk halkının kendine ait alışkanlıkları kolay kolay oturmuyor. Yeni dönemde imarın yasaları yeniden yazılıp yeni bir çığır açılmalı. Bu dediğiniz imar hakkı transferi gibi birçok konu güncellenip bir an önce vatandaşın önüne sunulmalı ve oraya doğru geçiş olmalı. Ben İstanbul’da yoğunluk bir milim bile artmasın diye adeta savaş veriyorum. Belediyelerin kolaycı olarak uyguladıkları imarı iki katına çıkararak vatandaşı bedavadan ev sahibi yapayım ben de para kazanayım anlayışı İstanbul’u mahveder. Bunun önüne geçecek olan imar hakkı transferi.

2B arazileri imar barışına dâhil mi?

“2-B ARSA SAHİPLERİ DE BAŞVURABİLİR”

Bizim istisnalarımız içinde olmayınca onlar da başvurabilirler. Bizim istisnamız belli boğazdaki öngörüm ile tarihi yarım ada içindeki göz bebeğimiz Topkapı’dan başlayarak Süleymaniye’ye doğru uzanan hat.

Yapı- denetim firmalarıyla ilgili de bir çalışmanız var sanırım.

“KİMİN KİMİ DENETLEYECEĞİ ELEKTRONİK OLARAK BELİRLENECEK”

Bir kişi ev yaptırmak istediğinde bir denetim firmasıyla anlaşmak durumunda. Arsasını müteahhitte vermiş yapı denetim firmasıyla anlaşacak müteahhit evi yaptığında evi denetlenecek. Fakat gerçekleşme nasıl oluyor? Müteahhit kendisini denetleyecek adamı parayla satın alıyor. O zaman bunun için yapılacak tek şey denetim firmalarını elektronik ortamda sıralıyoruz. Kimim kimi denetleyeceği belli değil. Lisanslı firmaların hepsi orada olacak. 700-800 kadar firma var. Yeterli de bunlar. Vatandaş müracaat ettiğinde otomatik birisi düşecek. Fiyatını da fiksliyoruz. Pazarlığa da tabii değil. Yüzde 1,5’da sabitledik. En dip fiyattan fiksledik. Ben Kayseri olarak vatandaşın pazarlığını yaptım.( Gülüyoruz)

Kanal İstanbul’un sizi ilgilendiren bir kısmı var. ‘Su havzaları gidecek diyenler’ var öte yandan İstanbul nasıl bir İstanbul’a dönüşecek?

“İSTANBUL’UN EKOLOJİK DENGESİNİ BOZACAK DİYE YAZI GÖRSEK DELİ DEĞİLİZ HERHALDE”.

Kanal İstanbul projesi planlama açısından ve ÇED verme süreci açısından bizim bakanlık tarafından takip ediliyor.  Burada bir takım eleştiriler elbette var bunları bizzat dinliyoruz. Biz ÇED sürecinde onlarca kuruma görüş sorarız. Onlarca kuruma ‘burada böyle bir iş yapılacak sizin açınızdan burada mahsur bir şey var mı ’diye? Biz ‘İstanbul’un ekolojik dengesini bozacak, İstanbul’un su kaynaklarını mahvedecek diye yazı görsek deli değiliz. Biz bu vatana da ihanet etmek için oturmuyoruz. Anında reddederiz. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı odalar. Hali hazırdaki mühendis mimar odalarının tamamı neredeyse bizim için kayıt dışı. Yani ciddiye alınamaz. Çünkü ideolojik takıntı içindeler. Hiçbir şeye objektif bakmıyorlar doğruya doğru eğriye eğri demiyorlar. Baştan sonra bu iktidar ne yapmışsa hepsi yanlış onlar için.

Tarafsız odalar yok mu?

Elbette var ve onları da ciddiye alıyoruz isimlerine vermeyelim boğarlar adamları. Bakın otopark yönetmeliği çıkarttık. Zannediyorum mimar mühendis odalarının vermiş olduğu raporların yüzde 95’i burada yer aldı. Yani uyumlu bir görüş var fakat arkadaşların ifadelerine baktım hala bağırmaya devam ediyorlar. Kendi istekleri olmuş bunları niye ciddiye alayım ki ben.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.