1 Ev Kendimize 1 Ev Bankaya Alıyoruz!

1 Ev Kendimize 1 Ev Bankaya Alıyoruz!

Konut kredisinde 2 haftada 5 puanlık artışla son 10 yılın en yüksek rakamlarını görmesini değerlendiren KAMDER başkanı Niyazi Gültekin, "Krediyle ev alan vatandaş aldığı ev fiyatından fazla faiz ödüyor. 1 ev kendine 1 ev bankaya alıyor" dedi.

A+A-

Karşıyaka Yapı Müteahhitleri Derneği (KAMDER) başkanı ve İzmir Ticaret Odası 67. İnşaat Yapım Onarım komitesi meclis üyesi Niyazi Gültekin faizdeki artışlarının inşaat sektörünün ilerlemesini baltaladığını söyledi.

İnşaat sektöründe yaşanan sıkıntılar ile ilgili açıklamalarda bulunan Niyazi Gültekin, son dönemlerde faiz oranları, döviz, inşaat maliyetleri ve arsa paylarındaki artışla Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörünün zor günler geçirdiğini dile getirdi. İnşaat sektöründeki durgunluğun 200’den fazla sektörü doğrudan etkilediğini anlatan Gültekin, hükümetin bir an önce faiz oranlarını düşürmek için formül geliştirmesi gerektiğini belirtti.

FAİZ ARTTIKÇA İNŞAAT SEKTÖRÜ KÜÇÜLÜYOR

Gayrimenkulün Türkiye’nin en güvenli yatırım aracı olduğunu, uzun vadede yatırımcısına her zaman kazandırdığı söyleyen Niyazi Gültekin şu ifadeleri kullandı, “ Gayrimenkul ve faiz birbirine zıt iki yatırım aracı. Faizler düşük olduğunda insanlar daha çok kazanmak için gayrimenkule yöneliyor. Ancak faizler yükseldiğinde bu kez tam tersi bir durum oluyor. Konut satışlarının en yüksek olduğu dönemler faiz oranlarının en düşük olduğu dönemlerdir. Faiz oranları son 10 yılın zirvesini gördü. Faizde psikolojik sınır yüzde 1 olarak kabul ediliyor. Şu anda psikolojik sınırı 2’ye katlamış durumdayız. Bu durum tüm sektörlere doğrudan etki ediyor. 2018 yılının başından bu yana konut satışları sürekli azalıyor. İpotekli konut satışları yüzde 35-40 oranında geriledi. Eğer faiz oranları bu şekilde yükselmeye devam ederse bu oran yüzde 60-70’leri bulabilir. Satışların olmamasından dolayı konut stoku oluşuyor. Türkiye’de 2 milyon konut stoku var. Lansmana çıkan yeni projeler var. Bu stoklar tüketilmezse birçok firma finansal açıdan zora girecektir. Müteahhitlik sektörünün zora düşmesi en az 200 iş kolunun zora düşmesi demek. Hükümetimizin bir an önce faiz oranlarına müdahale etmesini ve kabul edilebilir oranlara geri gelmesini bekliyoruz.”

0,98 FAİZ KAMPANYASI SEKTÖRE CAN SUYU OLDU

Geçtiğimiz mayıs ayında başlayan ve haziran sonunda biten 0,98 faiz indirimi kampanyası ile konut satışlarının arttığını hatırlatan Niyazi Gültekin kampanyanın devam ettirilmesini talep etti, “2018’in ilk çeyreğinde konut satışlarının yavaşlaması üzerine sektörün taleplerine karşılık veren hükümet bazı teşviklerde bulundu. Tapu harcı yüzde 4’ten yüzde 3’e düştü. 150 metrekare üzeri konut ve ofis satışlarında yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 8’e düşürüldü. Son olarak kamu bankası olan Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halk bankası 0,98 faiz kampanyası başlattı. Bu kampanyaların etkisiyle konut satışları yüzde 22,4 artış gösterdi. Özellikle 0,98 faiz oranı bu artışta çok önemli rol oynadı. İpotekli konut satışları da haziran ayında önceki yılın aynı ayına göre yüzde 35 arttı. Ancak temmuz ayıyla birlikte kampanyanın son bulmasıyla konut kredileri çok hızla yükselişe geçti. Şu anda ipotekli satışlar bitme noktasına gelmiş durumda. Bu faiz oranlarıyla kimse gayrimenkul satın almıyor. 0,98 konut kampanyası sektöre can suyu oldu. Bu kampanyanın bir süre daha devam ettirilmesini talep ediyoruz.”

DÖVİZİ DÜŞÜRMEK İÇİN FAİZİ YÜKSELTMEK YANLIŞ BİR HAMLEYDİ

24 Haziran genel seçimleri öncesinde yaşanan döviz artışını durdurmak için merkez bankasının faiz artışına gitmesini yanlış olarak değerlendiren Gültekin sözlerini şu şekilde sürdürdü, “ Dövizin artışını durdurmak için faiz artırmak yangını benzinle körüklemek gibidir. Faiz artışı ekonomiye döviz artışından çok daha fazla zarar veriyor. Dövizi düşürmenin tek bir yolu var o da üretim yapmamız gerekiyor. İhracatı artırmamız gerekiyor. 2017 yılında 76,7 milyar lira dış ticaret açığı verdik. İthalat çok fazla olunca dövize bağımlı kalıyoruz. Eğer üretimimizi ve ihracatımızı artırırsak dövizdeki artışı lehimize çevirebiliriz. Ancak 453 milyar dolar dış borcumuz olduğu için, 76 milyar lira dış ticaret açığımız olduğu için döviz arttıkça fakirleşiyoruz. Üretim yapmaktan başka bir alternatifimiz yok. Dolar 5 lira olmasın diye faiz artırdık ama dolar 5 TL’yi buldu. Faiz oranları yüzde 20’leri geçti. Döviz artışını üretim yaparak engelleyebilirsiniz ancak faizlerin yükselmesi ile nakit para piyasadan yavaş yavaş çekiliyor, yatırımlar duruyor, işsizlik ve enflasyon artıyor. Faiz yüksek olduğunda gayrimenkul almayı düşünen kişi parasını bankaya yatırıp kısa vadede daha çok kazanmayı planlıyor. Yeterli nakiti olmayan da kredi oranları çok yüksek olduğu için kredi çekemiyor. Faiz artışında sektör iki yönlü bir kıskaca giriyor. Bu durum diğer sektörler için de aynı.

2 YILDA KONUT FİYATLARI YÜZDE 37, İNŞAAT MALİYETLERİ YÜZDE 100 ARTTI

İnşaat malzemeleri ve arsaya gelen zamların konut fiyatlarına yapılan zamlardan yüksek olduğunu savunan Niyazi Gültekin, “Dünyanın en büyük gayrimenkul araştırma şirketlerinden biri olan Knight Frank’ın yaptığı araştırmaya göre İzmir’de konut fiyatları son 2 yılda yüzde 37 oranında arttı. İzmir’de fiyatlar Türkiye genelinden 2-3 kat fazla artıyor. Bu artışta arsa paylarının yüksek olması ve inşaat maliyetlerindeki artış etkili. Arsa oranları İzmir’de yüzde 80’lere kadar çıktı. Şehir merkezinde yüzde 50’nin aşağısında arsa bulmak mümkün değil. Yeni imar alanları açılmadığı ve arsa üretilemediği için şehir içerisinde kalan arsaların oranları sürekli artıyor. İnşaat malzemelerine son 2 yılda yüzde 100’den fazla zam geldi.  İnşaat demirinin ton fiyatı 2016 yılının ilk yarısında 1.300 lirayken bugün demir fiyatları 3 bin 300 lirayı geçmiş durumda. Beton ve diğer inşaat malzemelerinde de çok yüksek zamlar ile karşılaştık. Arsa ve inşaat maliyetleri arttıkça bunu konut fiyatlarına yansıtmak zorunda kalıyoruz. Meslektaşlarımız bu zamların bir kısmını kendi imkanlarıyla süspanse etti. Ancak zamlar bir yerden sonra kaçınılmaz oluyor” dedi.

KONUT FİYATLARI ALIM GÜCÜNÜ AŞIYOR

Şehir merkezindeki konut fiyatlarının ulaşılabilir olmaktan uzaklaştığını söyleyen Niyazi Gültekin konut fiyatlarındaki artışın müteahhitlere yaramadığını belirtti. Gültekin açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü, “Kamuoyunda konut fiyatlarının yüksek olmasının nedeni müteahhitin aşırı kar politikasıymış gibi gözüküyor. Konut fiyatlarının çok yüksek olduğu lokasyonlarda da, konut fiyatlarının düşük olduğu lokasyonlarda da müteahhitin kar payı değişmez. Arsa oranları değişir. Daire fiyatlarının 1 milyon lira olduğu yerde müteahhit arsayı yüzde 70-80 oranla alırken daire fiyatlarının 300 bin olduğu yerde arsa oranı yüzde 30-40 bandında. Müteahhit 1 milyon liraya daire sattı diye 300 bin liradan satandan çok daha fazla kar elde etti anlamına gelmiyor. Burada kazanan arsa sahibi oluyor. Fiyatların yüksek olması müteahhite yaramıyor. Konut fiyatları alım gücünü aştığında müteahhit elindeki daireleri satmakta zorlanıyor. Daire fiyatları ucuz olduğunda müteahhit elindeki stokları tüketir ve daha çok proje üretir”

UCUZ KONUT İÇİN UCUZ ARSA ÜRETİLMELİ

Şehir merkezindeki arsa stokunun yüzde 90 oranında tüketildiğini söyleyen Gültekin ucuz konutun formülünü açıkladı, “Şehir merkezinde yapılaşma oranı yüzde 90’ları geçti. Arsa stoku yüzde 10’un altında kalan arsaların da büyük bir kısmı ya hukuki bir sorunu var, ya teknik sorunu var ya da çok yüksek bir değerle satılmaya çalışılıyor. Müteahhitlik mesleğinin bir standartı olmadığı için herkes müteahhit oluyor. Müteahhit sayısının çok olması arsa talebinin de çok olmasına, dolayısıyla arsa fiyatlarında doğal bir artışa neden oluyor. Durum böyleyken şehir merkezinde ucuz konut üretmek mümkün değil. Ucuz konut için şehrin gelişen bölgelerinde, tarıma elverişsiz özellikle yamaç bölgelerindeki arazilerin imara açılması gerekiyor. Devlet burada ucuz arsa tahsis eder, belediye ulaşım ve altyapı hizmetlerini en iyi şekilde sağlarsa uydu kentler oluşturulabilir. Bu uydu kentler iyi planlanır, yeşil alanıyla, sosyal kültürel mekanlarıyla, parklarıyla, yollarıyla cazibeli bir hale getirilirse şehir merkezindeki nüfus bu bölgelere kayar ve şehir içindeki sıkışıklığın da önüne geçilmiş olur. Ayrıca şehir merkezinde kalan gecekondu bölgelerinde de çok ciddi bir arsa stoku var. Gecekondu bölgelerinin imar planları yenilenir ve ada bazlı bir dönüşüm başlatılırsa İzmir’e yakışır yaşam alanları oluşturulabilir.”

Kaynak: İlkses

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.